Merhaba!

Yayınlanma Tarihi: 22 Ekim 2021
imageMerhaba! /> ornament

Bu ilk yazımda yemeğin benim için ifade ettiklerini yazmak istedim. Yemek, dilimizdeki karşılığı itibariyle hem yiyeceklerin hem de yeme eyleminin kendisi. Bu eş anlamlılık bana her zaman yemeklerin ancak yeme eylemi ile anlam kazandığını düşündürmüştür. Yemeği nesne halinden eyleme dönüştüren baştan sona tüm aşamalar, oldum olası bana keyif vermiştir: Yiyecekleri tek tek seçmek, evde özenle dizmek, pişirmek, sofralar kurmak, paylaşmak ve tabi ki yemek.

İlk aşama, malzemeleri almakla başlıyor. Sonuçta malzemeler güzelse yemek de (büyük olasılıkla) güzel olacaktır! Çağımız insanının kaderi olsa gerek, ben de çok sık yaşadığım şehri ve semti değiştirdim. Ama her taşındığım yerde; en taze sebze-meyveyi, en çamursuz ıspanak-semizotunu, en çeşitli kuruyemişi-zeytini neresi satıyor, radarlarım hemen bu şekilde çalışmaya başlar. Sistemimi kurduysam sonraki aşamaya geçebiliriz.

Pazardan veya yerel dükkanlardan alışveriş yaptıktan sonra evde de çeşitli seremoniler başlar. Kâğıda sarılacaklar, kavanozlara veya kaplara koyulacaklar, bez torbalara aktarılacaklar, buzluğa kaldırılacaklar, sağdan say, herkes tamam. Özellikle 30 yaş sınırını aştıktan sonra insan cam kavanoz ve saklama kabı hastalığına yakalanıyor. ? Neyse yaş konusuna girmeyecektim…

Yemek pişirme aşamasını tabi aylarca anlatsam bitmez. Ama kısaca mevsiminde tüketmeyi, hep yeni şeyler denemeyi ve tek başıma yiyeceksem bile mutlaka özenerek hazırladığımı söyleyebilirim. Oldukça geniş ve yeniliklere açık bir damak tadım vardır. Seyahat etmeyi de çok sevdiğim ve yaptığım iş dolayısıyla da farklı ülkelere/şehirlere gitme şansı bulduğum için, gastronomi anlamında da tattığım yeni yemekleri kendi pişirme alışkanlıklarıma dahil etmek de çok hoşuma gidiyor.

Geldik son aşamaya. Geniş bir ‘çekirdek’ aileye sahip olduğum için çocukluğumdan beri kalabalık sofralar, yemek sonrası uzayıp giden sohbetler, masa etrafındaki paylaşım benim için çok önemli.

Yemek paylaştıkça mutluluğu, neşeyi çoğaltan, bizi birbirimize yaklaştıran mucizevi bir katalizör. Bizimtarifler sitesine de bu amaçla girdim, paylaştıkça çoğalalım.

Daha çok tarif için @coctione_hesabımdan beni bulabilirsiniz.

imageMissing Alt Text

Sezen Savran Penbecioğlu

Detay
Yazarın Diğer Yazıları
Tarifler

imageMissing Alt Text
Alternatif omlet pişirme tekniği

Lezzetli ve hızlı omletler pişirmek için tost makinenizden de faydalanabilirsiniz. Kirlenmemesi için içine bir yağlı kağıt yerleştirmeyi unutmayın.

imageMissing Alt Text
Değişim Mutfaktan Başlar!

Hiç denk geldiniz mi bilmiyorum ama, Yeni Nesil Mutfak’ta verdiğim tariflerin sonunda hep bu cümleyi tekrarlıyorum. Neden mi? Gelin anlatayım.

imageMissing Alt Text
Keşkül-ü Fukara

Bazı kelimeler vardır hayatımıza kattığımız, bambaşka anlamlar yüklediğimiz. Bazen o kelimeler alır bizi farklı diyarlara götürür. Kayboluruz o kelimenin içinde, gözlerimiz dolar andığımızda kimi zaman. Bazı kelimelerin de kıymetini bilmeyiz. Öylesine dökülüverir ağzımızdan; kime demişiz, nasıl demişiz, ne demişiz bilmeden, öylesine işte. Oysa cümleler değil midir çevremizle bağlar kurmamızı sağlayan, bizi biz yapan, mizacımızı gösteren? Kimi zaman söylediklerimiz kimi zaman yazdıklarımızdır belleklerde kalan.

imageMissing Alt Text
Bir Dondurma Hikayesi

Yıl 1970. Kırıkkale’de küçük bir mahalle. Tek katlı müstakil evler. Çocuklar evlerinin bahçesinde oynamak yerine sokakta toplanmışlar, elleri çamur içinde. Çünkü çamurdan bebekler yapıp kurutacaklar ve onlarla evcilik oynamaya başlayacaklar. Bir anda günün o en güzel anı gelmiştir ve beklenen ses duyulmuştur: ‘’Dondurmacıııııı!’’ Çocuklar hemençeşmeye koşarlar, eller yıkanır. Şimdi o minik avuçlarda birkaç kuruş, çocukları gördüğüne sevinen yaşlı dondurmacı amcanın etrafını sarmışlar. Külahlar şimdiki gibi değil o zamanlar. 2 parmak uzunluğunda küçük kase şeklinde. Ellerde minik dondurmalar, kimisinin parası yoktur ama gönlü boldur dondurmacı amcanın, onları eli boş göndermez. Veresiye de olur, kimisine komşu baba ısmarlar. Bir curcuna olurdu öyle, dondurma arabası diğer mahalleye gidene kadar. İşte annemin gözünden çocukluğunun dondurması böyleymiş. Sonrasında her şey o kadar değişti ki! Mesela benim mahallemden seyyar dondurmacı geçmezdi. Babam bizi evin yakınındaki pastaneye gönderirdi dondurma almamız için ya da marketteki paketli dondurmalardan alırdık.

imageMissing Alt Text
Yulaffit’in Öyküsü

1984 yılında Ankara’da doğdum, üniversite eğitimimi ODTÜ İstatistik bölümünde tamamladım. Birçok kişi gibi çocuklarım doğduktan sonra hayatımda bir sürü değişiklik oldu. En önemlilerinden biri de artık mutfakta sağlıklı yemekler yapmaya başladım.

Tümünü Gör